Yılmaz Erdoğan’ın hem yönetip hem de başrolünü oynadığı 2005 yapımı, “Organize işler” filmini izlemeyen kalmamıştır sanırım. Asım Noyan ve ekibinin akıl almaz dolandırıcılık marifetleri yıllardır hem güldürüyor hem de toplumdaki çürümeye dair düşündürüyor Türk halkını…
Malumunuz, temiz insanların parasına da göz diken Asım’ı Müslüm (Cem Yılmaz) dize getiriyor filmde. Düzmece araba satışıyla ailesinin parasını Asım’a kaptıran Umut’un (Özgü Namal) imdadına yetişiyor Müslüm ve kendi yöntemleriyle tahsilatı yapıyor, adaleti tesis ediyor…
“Organize işler” filmine dönen Türk futboluna da acil bir “Müslüm” lazım.
Umut’a umut olan Müslüm misali bir güç veya güç birliği ortadan kaldırabilir ancak bu enkazı.
Çok kötü bir noktaya doğru yokuş aşağı giden Türk futbolunda dönen dolaplara birilerinin artık “dur” demesi gerekiyor.
Çünkü bu berbat film artık hiç çekilmiyor.
Yönetmenini, senaristini, yapımcısını, oyuncularını, figüranlarını çok yakından tanımıyoruz bu filmin.
Aşağı yukarı her sezon aynı filmi izliyoruz çünkü.
Yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncular ve figüranlar değişiyor ama filmin konusu ve vardığı nokta hiç değişmiyor.
Türk futbolu temellerinden sarsılırken, Türk futbolunun marka değeri adeta pula dönüşürken birileri bu durumdan hiçbir rahatsızlık duymuyor, koltuklarında rahatça oturmaya devam ediyorlar.
Cadı kazanı gibi kaynayan MHK başta olmak üzere sorunları çözmek adına hiçbir şey yapmıyorlar, yapamıyorlar.
MHK başkanlarını sürekli değiştirip, kuruldaki üyelerin yerlerini korumasına hiç ses çıkarmıyorlar.
Hakem ve VAR atamaları sürekli adrese teslim yapılıyor, uzaktan izlemekle yetiniyorlar.
Sistemin çivisi çıkmış, “yapay zeka” masalıyla insanları aldatmaya kalkıyorlar.
Uzaydan bile görülen penaltılar verilmezken beylerin kılı kımıldamıyor.
Aslına bakarsanız sorunların elbette farkındalar ama bunları sorun olarak görmüyorlar.
Çünkü gayet açık biçimde görülüyor ki birilerine “sorun” çıkarmak, birilerini ise “koruyup, kollamak” için oradalar.
Türk futbolundaki yapısal sorunlar çözülmediği sürece bu filmi izlemeye devam ederiz.
“Peki çözüm nedir” derseniz, benim cevabım, “Süper Lig A.Ş.” olur…
İngiltere Premier Ligi modeliyle birçok sorunun üstesinden gelebiliriz.
Naklen yayın ihalelerini gerçekleştirip, kendi hakem kadrosunu ve ligi yönetecek güçlü bir Süper Lig A.Ş. organizasyonuna ihtiyaç var.
Bu formülde TFF’nin işi milli takımlar ve alt ligler olmalı. Her işi ellerine yüzlerine bulaştırdıkları için başka hiçbir işe ellerini bile sürmemeliler.
İşin özeti bu gidiş, gidiş değil…
Adalet tesis edilmedikçe hiçbir sorunu çözemeyiz.
Adaleti sağlayacak mekanizmaları hayata geçirip, adaletsizliğin kaynağını kurutursak, “Organize işler” filmini izlemekten kurtulabiliriz.
Şenol Güneş parasını almış
Kulüpten yapılan ayrılık açıklamasını ilk gördüğümde bunun bir istifa değil, karşılıklı anlaşma olduğunu hemen anlamıştım. Şenol Güneş sanki istifa etmiş gibi makyajlanmıştı resmi açıklama ama istifa etmediği kabak gibi ortadaydı.
Medyaya yansımadı fakat Başkan Ahmet Nur Çebi işin aslını geçen hafta cuma günü Gaziantep’te ağzından kaçırdı. İstifa falan yok, Şenol Güneş kalan süre üzerinden ince bir hesap yapmış, kulüple anlaşmış, tahsilat için el sıkışmış…
Şenol Güneş’in sözleşmeye dayalı parası için kulüple anlaşmasında bir problem yok. Ancak neden gerçek dışı biçimde “istifa” havası estiriyorsunuz?
Hocanın o parayı asla bırakmayacağını bilmediğimizi mi sanıyorsunuz!..